Radyoembolizasyon Nedir?
Radyoembolizasyon, ameliyat edilemeyen hastalarda, karaciğer kanserlerinde kullanılan bir tedavi metodudur. Karaciğer kanserinin bulunduğu bölgede hem radyasyon tedavisi hem de embolizasyon işlemini aynı anda uygulayarak çift eki ile kanser hücrelerinin ölmesini sağlayan güncel bir uygulamadır.
Radyoembolizasyonu kimler uygular? Tedavi kararını kimler verir?
Radyoembolizasyon işlemi Girişimsel Radyologlar tarafından uygulanmaktadır. Tedavini uygulanması sürecinde işlem ile ilgili tüm teknik detayları planlayan kişidir.
Ancak tedavi kararı çoğu zaman Onkoloji , Nükleer Tıp, Radyasyon Onkolojisi, Genel Cerrahi, Radyoloji ve tedavi ile ilgili diğer branşların ortak konsey kararı ile verilmektedir.
Nükleer Tıp dalı hastaya uygulanacak tedavideki uygun dozların değerlendirilmesi, hastaya spesifik doz uygulaması, işlem öncesi ve sonrası kanserli dokunun metabolizmasının PET/BT tetkiki ile yorumlanması, tedavi sonrası işlem başarısının değerlendirilmesi gibi konularda tedaviye destek vermektedirler.
Onkoloji ise hasta seçimi, tedavi algoritması, hasta takibi, tedavinin değerlendirilmesi, ek tedaviler gibi birçok konuda merkezi görev almaktadır. Diğer birçok branş tedavini uygulanması, yürütülmesi konusunda ek katkılar sağlamaktadırlar.
Radyoembolizasyon hangi durumlarda kullanılır?
Karaciğerin kendi (birincil )tümörlerinde kullanıldığı gibi (örneğin; hepatoselüler kanser, HCC), karaciğere sıçrayan (metastaz yapan, ikincil) tümörlerde de (örneğin; kolon, meme, akciğer, böbrek vb kanserlerin metastazları) etkilidir. Radyoembolizasyon tedavisi kür sağlayan bir yöntem değildir, ancak bu tedavi yöntemi;
Radyoembolizasyon işlemi nasıl bir işlemdir?
Radyoembolizasyon işlemi iki aşamlı bir işlemdir. Heriki aşama da anjiografi odasında, anjiografi cihazı eşliğinde uygulananmaktadır.
İlk aşamada aynı kalp, beyin anjiografilerinde olduğu gibi işlem öncesi kasık damarlarından girilerek, karaciğer damarlarının görüntülenmesi amacıyla karaciğere yönelik anjiografi işlemi gerçekleştirilir. Bu sayede karaciğer içerisinde yerleşim gösteren kanser odağının yeri, boyutu, damarlanması saptanmış olur. Kanser odağının karaciğer içerisinden hangi damarlar ile beslendiği öğrenilir. Ayrıca bu ilk aşama anjiografisinde, hastanın kanser dokusunun beslendiği damarlar içerisine özel proteinlerle birleştirilmiş Teknesyum adında bir madde enjekte edilmektedir. İşlem bitiminde hasta Nükleer Tıp biriminde bulunan özel bir görüntüleme ile verilen teknesyum maddesinin gerçekten kanserli dokuya tutunup tutunmadığı veya vücutta diğer organlara dağılıp dağılmadığı tespit edilir. Birinci aşamayı geçen hastalar ikinci aşama anjiografisine alınırlar.
İkinci aşamada yine aynı şekilde anjiografik yöntemle yine karaciğerdeki kanserli dokunun damarsal yapılarına ulaşılır. Daha sonra birtakım özel mikro kateterler (plastik tüpler) ve mikro teller ile kanser odağını besleyen damarlar içerisine girilerek, bu damarlar içerisine önceden hazırlanmış olan, içerisinde radyoaktif madde (itriyum-90, Y90) ve tıkayıcı partikül (embolizan madde) bulunan özel bir karışım enjekte edilir. Böylelikle sadece kanser dokusu içerisine hem radyoaktif ışıma yapan (Radyoterapi) radyoaktif madde hem de damar tıkayıcı partiküller aynı anda verilerek çift etki elde edilmiş olup. Radyoaktif madde kanser odağının ışınlanması ile kanser hücrelerinin ölmesini sağlarken, diğer taraftan damar tıkayıcı partiküller ile kanser hücrelerinin kan ile beslenmesi durdurulmuş olur. Bu çift etki ile kanser hücrelerinin hem metabozlizması yavaşlatılır (hastanın semptomlarında azalma olur), hem büyümesi engellenir, hem de yayılması kontrol altına alınmış olmaktadır. Bu yöntem ile kanser odağının boyutlarında azalma olmaksızın sadece metabolizması durdurulan veya boyut azalması olmaksızın hücre ölümü gerçekleşen hastalarda bile fayda görülmektedir.
Radyoembolizasyon nasıl etki eder?
İtriyum-90 (Y-90, yttrium 90) denilen radyoaktif madde ışıma yoluyla kanser odağında tümör ölümü gerçekleştirirken, hastaya aynı anda verilen damar tıkayıcı mikro küreler ile kanserli dokunun beslenmesi ve kan akımı durdurulmuş olur. Çift etki ile kanserli dokunun metabolizmasında belirgin azalma ve kanser hücrelerini ölümü gerçekleşir.
Radyoembolizasyonun avantajları nelerdir?
Radyoembolizasyon için hasta hazırlığı nasıldır?
Hastalar mümkünse bir Onkoloji uzmanı veya Gastroenteroloji uzamanı veya İç hastalıkları bölümünce takip ediliyor olması gerekmektedir. Yukarıda belirtilen konsey ortak kararı ile tedaviye alınacak hastalarda işlem öncesi kanser odağının boyutu, metabolizması, yaygınlığı, diğer organlara yayılıp yayılmadığı Ultrasonografi, Tomografi, MR, PET/CT gibi görüntüleme yöntemleriyle görüntülenmelidir. Bu görüntüleme baz alınarak tedavi sonrası görüntüleme tekrarı yapılarak hastanın tedaviden gördüğü fayda da anlaşılmış olur. Bilgisayarlı tomografi veya MR eşliğinde yapılacak damarsal görüntüleme aynı zamanda tedavi işlemi sırasında karaciğer damarlarına kolay ulaşılması için bir yol haritası oluşturacaktır.
Hasta tedavi işlemi öncesinde, aynı anjiografi işlemine hazırlık yapılır gibi hazırlanır. Birkaç kan tahlili yapılarak hastanın anjiografiye ve girişimsel işleme hazır olup olmadığına bakılır. İşlem aç karnına yapılmalıdır. Hasta işlem öncesinde anjiografide kullanılacak damar boyayıcı maddeye (kontrast maddeye) karşı alerjisi olup olmadığı sorgulanır.
Radyoembolizasyon sonrası neler yapılır?
Hasta işlem sonrası nadiren karın ağrısı, bulantı hissedebilir, bazen kusma görülebilir. Bu tedavinin etkin olduğunu gösteren bir belirti olarak düşünülmektedir. Zira radyoaktif maddenin ışıma yapması ve kanserli dokunun kan akımının hızlı bir şekilde kesilmesi nedeniyle karaciğerde ciddi bir ödem ve gerilme olacaktır. Bu durum karın ağrısı, bulantı ve kusmayı açıklayan bir mekanizmadır. Bu semptomlara yönelik hastalara önleyici ve giderici ilaç tedavileri işlem sırasında ve hemen sonrasında verilmektedir.
İşelmden sonra genellikle hastalar 1 gün süreyle takip edilirler (Hastaneden çıkmasında sakınca olmayan hastalar için) İşlem anjiografi işlemi olduğu için takip süresi boyunca hastalar girişim yeri olan kasık bölgesi açısından takip edilirler.
Taburculuk sonrasında düzenli aralıklar ile (örneğin 3 ay, 6 ay ve 1 yıl sonra) mümkünse PET/BT cihazı ile tetkik edilirler. Bu vesile ile ilk çekilen PET/BT tetkiki ile tedavi sonrası PET/BT tetkikleri karşılaştırılır. Tedaviye olan yanıt, kanserli dokunun boyutu, metabolizması, yaygınlığı açısından karşılaştırılmalı olarak değerlendirilir.
Nadiren hastalara ikinci kez veya tekrarlı olarak Radioembolizasyon işlemi uygulanması gerekebilir.
Radyoembolizasyon tedavisinin etkinliği nasıl takip edilir?
Çoğu zaman PET/BT ile görüntüleme yapılarak tedavinin etkinliği görüntüleme bazında takip edilebilmektedir. Hastanın klinik skorlaması, hastayı takip eden hekimin klinik performans takibi de hastanın gördüğü faydanın monitörizasyonu açısından önem arz etmektedir.
+1000 Abone arasına sizde katılın. Yeni yazılarımızdan haberdar olun.
Abone olduğunuz için teşekkür ederiz.
Bir şeyler yanlış gitti.
Gizliliğinize saygı duyuyor ve korumayı ciddiye alıyoruz.